İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | arrive in f. | ulaşmak | ||
The last of the AMIB soldiers arrived in Burundi last Sunday. AMIB askerlerinin sonuncusu geçtiğimiz Pazar günü Burundi'ye ulaştı. More Sentences |
||||
Genel | arrive in f. | varmak | ||
On the day before the European delegation of negotiators arrived in Teheran, five people were publicly hanged. Avrupalı müzakereci heyetinin Tahran'a varmasından bir gün önce beş kişi alenen asıldı. More Sentences |
||||
Genel | arrive in f. | bir yere ulaşmak |
İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | arrive in time f. | zamanında ulaşmak | ||
I arrived in time. Zamanında ulaştım. More Sentences |
||||
Genel | arrive in time f. | zamanında varmak | ||
If you leave now, you'll arrive in time. Şimdi çıkarsan, zamanında varırsın. More Sentences |
||||
Genel | arrive in time f. | zamanında yetişmek | ||
Idioms | ||||
Deyim | arrive (some place) in a body f. | toplu halde/beraberce gelmek | ||
Deyim | arrive (some place) in a body f. | grup halinde varmak | ||
Deyim | arrive (some place) in a body f. | hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek | ||
Deyim | arrive in the nick of time f. | son saniyede varmak | ||
Deyim | arrive in the nick of time f. | son anda gelmek | ||
Deyim | arrive in the very nick of time f. | son anda gelmek | ||
Deyim | arrive in the very nick of time f. | son saniyede varmak |